26 Mart 2017 Pazar

Dünyayı değiştiren 100 fikir: [1] - Bilimsel Yönteme Geçiş

İnsanlık tarihini derinden etkileyen ve insanoğlunun geleceğini şekillendiren şey, büyük fikirler olmuştur. Dünyayı değiştiren ve bugünü anlamamıza yardım eden 100 büyük keşif, icat ve kuramın her birini 100 yazı dizisi şeklinde sunuyoruz. İnsanoğlunun bugüne geldiği yolda geçmişte döşediği kilometre taşlarını anlamak için "Dünyayı değiştiren 100 fikir, 100 buluş"  ufuk açıcı olacaktır. 




Rivayete göre 1612 yılında bir gün İtalyan bilim insanı Galileo, Pisa Kulesi'nin tepesine tırmanıp iki cismi ordan yere bırakmış ve çok farklı ağırlıklarda olmalarına rağmen bu iki cisim aynı anda yere düşmüş. Sarsıcı ve mantığa aykırı olan bu buluş, o zamanlar akademi dünyasına egemen olan Aristotales öğretilerini tamamen çürütmüş.


Galileo'nun, Aristotales'in yerçekiminin nasıl işlediğine dair görüşlerini çürütmek amacıyla deneyler yaptığına şüphe yok. Bu durum Galileo'yu sonradan "bilimsel yöntem" diye bilinecek alanda öncü haline getirmişti. Bilimsel yöntem, bir hipotez kurulmasını, ardından bu hipotezi sınamak için deney yapılmasını ve nihayet deneyden çıkarımlara ulaşılmasını öngörüyordu. Bu yöntem, Aristotales'in, gerçekliğin kusurlu dünyasının soyut ideaların mükemmel dünyasıyla bir ilgisinin olamayacağına inandığı için uzak durduğu dünyayı anlamaya yönelik bir yaklaşımdı. Aristotales'e göre birtakım bilgiler ancak apacık olgulardan tümdengelim yoluyla elde edilebilirdi ve bunun için deneye gerek yoktu.

               
Günümüzde Galileo'nun yolundan giden bizler farklı düşünüyoruz. Doğa yasaları ve onları açıklayan bilimsel kuramlar, gerçek dünyada yapılan gözlemlerden çıkarsanan genellemelerden doğar. Bu yönteme "tümevarım" adı verilir. Bir kuramın bilimsel olabilmesi için öne sürdüğü şeyin, fiziksel olarak gözlemlenip ölçülebilen kanıtlarla desteklenmesi gerekir. Bilimsel kuramlar dikkatlice yapılandırılmış dünya modelleridir ve hem gözlemlenmiş olguları açıklamaya hem de deneyle test edilebilecek tahminler yürütmeye çalışırlar. İşte bu "olmazsa olmaz deneyler" bir bilimsel kuramın kaderini belirler.

Eğer bir kuram bir deneysel testten geçerse, bir bakıma kuvvetlenmiş olur, ama asla kesinkes "doğru" diye onaylanamaz veya kanıtlanamaz, çünkü ne kadar deney veya gözlem yaparsak yapalım, bir kuramın doğruluğunu mutlak kesinlikle belirleyemeyiz. Bir gün kuramın yapısında bir çatlağa rastlama ihtimali her zaman vardır. Öte yandan eğer kuram testten geçmezse çok daha zorlu bir sınavla karşılaşır. Bazen deneyin ya tasarım ya da yürütülme aşamasında hatalı olduğu gösterilebilir. Böyle bile olsa iyi tasarlanmış tek bir deney, bir kuramı tamamen çürütmeye yetebilir. Nitekim Einstein'a bir söz şöyle diyor "Ne kadar deney yapılırsa yapılsın doğru olduğum kanıtlanamaz, ama tek bir  deney yanlış olduğumu kanıtlayabilir." Bu düşünce Viyanalı bilim felsefecisi Karl Popper'ı doğru bilimin belirleyici özelliği olarak "yanlışlanabilirlik" kavramına götürmüştür: Bir kuram ancak yanlış olduğu gösterilebilir tahminlerde bulunabilirse-en azından prensipte- bilimsel olabilir. Ve en iyi kuramlar, sıkı sınamayla kendilerini çürütme çabalarına karşı koyan kuramlardır.

Galileo'nun bilimsel bir kuram hakkında karar vermek için gözlem ve deneye başvurması, doğayı incelemeye yeni bir yaklaşımın temelini oluşturur. Onun yaptığı devrim, mantıklı bilimsel yöntem olarak "tümevarımı" kullanmayı içerir. Bu demek değildi ki ondan önceki bilim insanları deneyin bilimdeki önemini yadsıyorlardı; aksine çoğu, deneyin öneminin farkındaydı. Aslında büyük Arap bilim adamı İbn-i Heysem, şaşırtıcı ölçüde modern bir yolla optik üzerine çalışmalar yaptığı için bazılarınca bilimsel yöntemin babası kabul edilir.

Son olarak, bilimsel yöntem bilim insanları arasında açık ve özgür iletişime dayanır. gizliliğin bilimde yeri yoktur. Avusturya asıllı İngiliz bilim insanı Max Pretutz'un sözüyle:" Gerçek bilim herkesin içeriyi görebildiği camndan evlerde serpilip gelişir. Pencereler savaşta olduğu gibi karartıldığında yaban otları ortalığı sarar; gizlilik eleştiriyi boğduğunda şarlatanlar ve kaçıklar ortalıkta cirit atar."


İbn-i Heysem ve Bilimsel Yöntem: 

İbn-i Heysem MS 965 dolaylarında şimdi Irak diye bilinen Basra'da dünyaya geldi. Pek çok alanda bilgi sahibiydi. Fizikten, astronomi ve psikolojiye varıncaya dek her şeyde kuramlar geliştirip deneyler yapardı. Optik üzerine yazdığı çığır açan kitabı, Newton sahneye çıkana dek 650 yıl boyunca bu alanda başlıca kaynak oldu. Nil'in taşkınlarını önlemeye dönük mühendislik projesinde yapabileceğinden daha fazlasını vaat etti için halifeyi kızdırmasının ardından bir süre göz hapsinde tutulmasına rağmen, hayatı boyunca 200'ün üzerinde eser kaleme aldı.

Fakat İbn-i Heysem'in herhalde en çok bilimsel yöntemin öncüsü olarak tanınır, onun sıkı tahmin ve gözlem sistemi, bilimsel deneyin temelini attı. Sırf bundan dolayı Ay'ın yüzeyinde bir asteroit ve kratere isminin verilmesini ve Irak'ın ulusal zenginliği payesini hak ettiği söylenebilir, yüzü 10.000 dinarlık banknotlarda yer almaktadır.



0 yorum:

Yorum Gönder

Baharın habercisi

Baharın habercisi

Baharın habercisi
Sert Geçen Kışın Ardından Baharın Habercisi Olan Görüntüler

Öne Çıkanlar

1 nolu resim

1 nolu resim

Recent Posts

Numaralandırılmış logolardan hangisini beğendiyseniz numarasını yazın.

Gündem

TEKNOTİST Duyuru

Arşiv

Bu Sitede Ara

Blogger tarafından desteklenmektedir.